Tayland’in en buyuk adasi olan Phuket, Hint Okyanusu’nun bir parcasi olan Andaman Denizi’nde bulunuyor. Ada o kadar buyuk ki, dort tarafinin denizlerle cevrili oldugunu fark etmiyor insan. Zaten bu yuzden, Phuket isminin onunde bulunan ve ada anlamina gelen “koh” kelimesi kullanilmiyor ve sadece Phuket deniyor. “Andaman'in Incisi” Phuket'in bir numarali gelir kaynagi turizm. Denizi ve plajlari, doganin sundugu zengin aktivite imkani, leziz yemekleri, masaji, Thai boks maclari ve tatilin hesapli olusu adayi cazip kilan baslica unsurlar. Insanlari turizmin onemini kavramis durumdalar; caliskan ve pozitif yaklasimlariyla sizi kraliyet ailesi gibi hissettiriyorlar.
Tayland’da isi tum yil boyunca ayni seviyelerde seyrediyor. Islak ve kuru olmak uzere iki mevsimi var. Kuru mevsim, Kasim gibi baslayip Mart ayina kadar devam ediyor. Gitmek icin en uygun zaman olan bu donem, Tayland’da turizmin en hareketli oldugu zaman.

Biz de seyahatimizi bu zamana denk getirerek Subat tatilinde Phuket’e gittik. Turk vatandaslarina vize gerekmiyor. Emirates havayollarinin, Dubai aktarmali ucusuyla Phuket’e seyahat ettik. Istanbul-Dubai arasi yaklasik 4 saat: Dubai’den Phuket’e ise yaklasik 6 saat suruyor. Bu uzun ucuslari, Emirates ile yorulmadan yaptik. Ucaklar bakimli, ekip donanimli ve cok ilgili, yeme&icme kaliteli. Emirates ile Dubai uzerinden gitmenin disinda, Turk Hava Yollari’nin Phuket’e direkt ucusu var. Ayrica gecerken yeni yerler gormek isterseniz farkli havayolu alternatifleriyle Bangkok, Doha, Kuala Lumpur gibi farkli sehirler uzerinden transit ucmak da mumkun.
Istanbul’daki soguk havadan kacarak, kis ortasinda kemiklerimizi isitan Phuket gunesine kavusuyoruz. Phuket’te, Marriott’s Phuket Beach Club’daki iki haftalik evimize yerlesiyoruz. Tesis oldukca buyuk. Icinde uc adet yuzme havuzu, villa ve otel bolumleri, cesitli restoran ve barlar, spa ve 12 km uzunlugunda bir kumsal var. Hem yetiskinler hem de cocuklar icin aktiviteler bolca mevcut. Acik alanlar agaclar, bitkiler ve ciceklerle bezenmis. Doganin comertligi, mukemmel bir bakimla birlesince seyretmeye doyamadiginiz bir peysaj ortaya cikmis.
Evimize girdigimizde, degisik hayvan sekilleri verilip ciceklerle suslenerek katlanmis havlularimiz bizi karsiliyor. Ilk is, sahile gidip bir “beach massage” alarak uzun yolculugun yorgunlugunu uzerimizden atiyoruz. Tesisin sahiline, hergun disaridan yerel masozler geliyor. Otelin onlara sagladigi alanda, acik havada Thai masaji yapiyorlar. Isterseniz tesisin odullu Mandara Spa’sinda, luks odalarda da masaj alabiliyorsunuz. Ben bunu iki hafta boyunca bir kez yaptirabildim cunku sahildeki masaja gore oldukca maliyetli.
Oglen Siam Deli’de yemek yiyoruz. Yerel Thai yemeklerinden hamburgere kadar, herkese hitap edebilecek cesitli bir menusu var. Buraya, sonraki gunlerde genelde ogle yemeklerinde tekrar geliyoruz. Benim favorilerim: Pomelo Salatasi – icinde taze pomelo, yer fistigi, siste izgara tavuk satay; taze kisnis ve tamarind sosu var- ve yaninda Golden Siam smoothie – icinde mango, muz, yogurt, bal ve sut var-.
Aksamlari, tesiste oldugumuzda, Out of the Blue Bar’da bulusuyoruz. Adanin bati yakasinda kaldigimizdan, muhtesem bir gun batimi manzaramiz oluyor. Taze iceriklerle hazirladiklari kokteylleri basarili. Yaninda ise yer fistigi icine kavurarak koyduklari “kaffir lime leaves” (Bolgeye ozel bir cesit limonun yapraklari) cerez olarak guzel gidiyor.

Thailand’da neredeyse her yerde sizi once soguk havlular ikram ederek karsiliyorlar. Bu beyaz kucuk havlulari “lemongrass” (limon otu) katarak islatip sogutuyorlar. Sicak ve nemli havada, elleri ve yuzu bu havlularla silmek cok ferahlatici oluyor. Ayrica limon otunun, sinekleri caydirici etkisinden de faydalanmis oluyorsunuz.
Dikkatimi ceken bir farklilik ise, en iyi Thai lokantalarinda bile bicak verilmemesi. Yemek icin catal ve kasik kullaniliyor. Soylentiye gore Thai krali Rama V, batidan gelen usuller arasindaki catal, bicak ve kasik kullanimi hakkinda “Bariscil Thai halkinin bicak kullanmaya ihtiyaci yoktur” demis. Bu demecten sonra, Thai sofralarinda bicak kullanmamis. Zaten Thai yemekleri, lokmalar halinde oldugundan bicaga pek gerek olmuyor.
Ev icin alisveris yapiyoruz. Sabah kahvaltilarinda en cok hosuma giden, yoresel meyvelerden yemek. O yuzden hergun ananas, mango, pomelo, guava, dragon fruit gibi yerel meyvelerden taze ne bulursam aliyorum. Bazilarinin ilginc kabuklari ve cekirdekleri var. Aldiginiz yerde rica edince sizin icin soyup, ayiklayip kesiyorlar ve geriye sadece yemesi kaliyor.
Ilk firsat buldugumuzda, oturup etkinliklerimizi planliyor ve rezervasyonlarimizi yapiyoruz. Bunlarin arasinda: bir aksam Patong’a gidis ve burada Baan Rim Pa restoranda yemek, Phi Phi adasi turu, James Bond adasi turu, grupta dalis yapacaklar icin dalis turu, Phuket Old Town gezisi, cocuklarla su parki, ve “Flying Hanuman-Jungle experince”gezisi var.

Ikinci gun, ogleden sonra yola cikarak Phuket’in merkezindeki Patong’a gidiyoruz. Bu, “Bodrum’a inmek”e benzer bir deneyim. Kalabalik, rengarenk isikli sokaklar, barlar, ve kucuk dukkanlar var. Hava henuz sicakken, once Jung Ceylon alisveris merkezine giriyoruz. Burada almak istedigimiz hatira ve hediyelik alisverisimizi hallediyoruz. “Thai silk” ipekten yapilma esarplardan, degisik renk ve desenlerde almayi ihmal etmiyoruz. Ayrica “Tiger Balm” (Uzak Dogu’ya ozgu, kas agrilarini rahatlatici merhem) ediniyoruz. Jim Thompson magazasina ugramadan olmaz. Jim Thompson, 1960’larda asker olarak Tayland’a gelmis bir Amerikali. Hayran kaldigi bu ulkede kalmaya karar veriyor; yerlesip pamuk ve ipek isine giriyor. Jim Thompson’un esrarengiz bir sekilde ortadan kaybolmasini takiben, Bangkok’taki evi muze haline getiriliyor. Gunumuzde Jim Thompson, Tayland’in cesitli yerlerindeki dukkanlarindan otantik motifli pamuklu veya ipekli bluzlar, elbiseler, cantalar ve hatta yastiklar alabileceginiz yerel bir marka.
Dolasip iyice yorulduktan sonra, AVM’nin icindeki kocaman masaj merkezinde ayak masaji yaptirip sarj oluyoruz. Bir sonraki duragimiz, Baan Rim Pa restoran. “Baan Rim Pa” kayalarin uzerindeki ev demekmis. Deniz kiyisinda, kayalarin uzerinde, cok guzel bir Patong koyu manzarasi olan koklu bir Thai lokantasi. Menusu cok kapsamli: merak ettiginiz ve denemek istediginiz her turlu Thai yemegini burada bulabiliyorsunuz. Servis profesyonel ve ilgili. Calisan ekibin uzerindeki ipek giysileri seyretmek icin bile gitmeye deger. Ozel bir aksamda Thai yemegi icin uygun. Yedigimiz hersey taze, kaliteli ve lezzetli. Benim favorilerim; “Deep fried prawns wrapped in noodle vermicelli” (Ince tel sehriyeye sarilip kizartilmis jumbo karides), “Pineapple rice” (Ananas kabugu icinde gelen, ananasli pilav), ve “Tab Tim Grob” (Soguk hindistan cevizi sutu ve buz icinde, kirmizi yakut seklinde hazirlanmis su kestaneleri). Burada mide fesadi seviyesine yaklastiktan sonra, barlarin oldugu Bangla Road’a dogru yola cikiyoruz. Aradaki mesafe icin, “Tuk tuk” a biniyoruz. Bunlar uzeri yari acik, uc tekerlekli kucuk araclar. Motorun cikardigi sesten dolayi tuk tuk ismi verilmis. Standart taksilere gore daha kucuk olduklarindan, kalabalik yerlerde ve kisa mesafelerde daha pratik oldugu icin tercih ediliyor. Binmeden once gideceginiz yeri soyleyip, pazarlik ederek fiyatta anlasmak lazim. Bangla Road, rengarenk isikli tabelalari, yanyana barlardan gelip birbirine karisan muzik sesi ve insan seli ile cok hareketli. Onunden gecerken calan muzigi begenip iceri girdigimiz barda keyifli zaman geciriyoruz. Canli muzik yapan sempatik grup, 80’ler parcalarini orijinali kivaminda soyluyor. Sonrasinda Bangla Road boyunca yuruyup iki kulube daha giriyoruz. Buralarda “pole dancing” yapan dansci Thai kizlar var. Sahnedeki sovu seyrederken menuden icki soyluyorsunuz. Oturmadan once menuye bakmakta fayda var: icki fiyatlari gereksiz pahali olabiliyor. Dikkatimizi ceken, gittigimiz yerlerin tum kesmekese ragmen gayet temiz ve guvenli olmasi.

Sonraki gun Phi Phi adasi turunda, surat motoruna binip adaya gidiyoruz. Adanin dogal guzelligini, yuzerek ve snorkel yaparak cikariyoruz. Snorkel yaparken bile, derinlere dalmaya gerek kalmadan renagerenk deniz hayatini seyretmek mumkun. Leonardo di Caprio’nun bas rolunu oynadigi The Beach fimi, buradaki Maya Beach’te cekilmis.
James Bond adasi turuna da surat motoru ile gidiyoruz. Iki ayri yerde durup kanolara binerek, denizden magaralarin icine giriyoruz. Magaradan gecerek ciktigimiz, gel-git sonucu olusmus gol kadar sakin kucuk ic deniz birikintilerinde, “Mangrove” ormanlarini goruyoruz. Mangrov, tuzlu suyun icinde yetisen kucuk agaclara deniyor. Oglen yoresel Thai yemegi yiyoruz. Yemekten sonra James Bond adasina gidiyoruz. Tepeye tirmanarak harika fotolar cekmek mumkun. Roger Moore’un James Bond rolunde oldugu ‘The Man with the Golden Gun” filmi 1974 yilinda burada cekilmis.
Grupta dalis yapanlar; bir gun Boonsung Wreck ve diger gun Nai Yang Beach’e gittiler. “See Bees” firmasi ile daldilar. Cok memnun kaldilar.
Phuket Old Town icin ise yine ogleden sonra yola ciktik. Hava henuz sicakken, once “Trickeye Museum” a gittik. Burada duvarlardaki imajlarda, gozu aldatan bir uc boyutlu hissi verilmis. Imajin neresinde duracaginiz ve hangi acidan fotograf cekilecegi, yerdeki isaretlerle belirtilmis. Buna gore imajlarin onunde durup fotograf cektirdiginizde, uc boyutlu bir goruntu ortaya cikiyor. Orijinal bir fikir; eglenceli zaman gecirmek icin guzel bir muze. Cocuklara da cok uygun. Disari ciktigimizda hava biraz serinlemis. Old Town’a dogru yuruyuse cikiyoruz. Thalang Road’a geldigimizde, rengarenk eski binalar bizi karsiliyor. Binalar restore edilerek, kucuk dukkanlara ve cafelere donusturulmus. Dukkanlara girip cikiyor, ufak tefek alisveris yapiyoruz. Bir cafede oturup kahve iciyoruz; cocuklar ve ben “Shaved Ice” dondurma yiyoruz. Dondurma cok cesitli. Benim favorim “Mango go go lucky” (Taze mango, “Sticky rice”pilav, hindistan cevizi sutu ve mangolu dondurma). Biraz daha dolastiktan sonra tuk tuk ile aksam yemegi icin Natural restorana gidiyoruz. Burasi uc kucuk kattan olusan, acik havada, bitkiler icinde hesapli bir esnaf lokantasi. Thai sokak yemeklerini doya doya yiyoruz.
Son olarak, cocuklarin favorisi “Flying Hanuman-Jungle Experince” etkinligine gidiliyor. Ben, yukseklik korkumdan dolayi pas geciyorum. Ormanin icinde, agaclarin arasina gerilmis tellerde maymun gibi kayarak dolasmaca olarak ozetleyebilirim. Organizasyon iyi ve ekipman guvenliymis. Cocuklar bu etkinligi bir numaraya koydular. Yuksekten korkmayanlara tavsiye edilir.
Su gibi gecen iki haftanin sonuna geliyoruz. Phuket’in bize kucak acan comert dogasina, lezzetli yiyeceklerine ve turistin degerini bilen guleryuzlu caliskan insanlarina minnetlerimizi sunarak, tekrar gelebilmek umuduyla donuyoruz.



